Menü
Ana Sayfa En Son Haberler Menü
Sanatçılar

Lolsnake'in hissiyat temalı DJ setleri dans pistlerine enerji katıyor

7 Nisan’da Ankara Kite, 8 Nisan’da ise İzmir Kalt'ta sahne alacak Lolsnake Mixmag’e samimi açıklamalarda bulundu

  • RÖPORTAJ: NIAMH INGRAM | FOTOĞRAF: ERIC WINKLER
  • 28 Mart 2023

Telegram kanalımıza abone olarak en güncel içeriklerden ve ayrıcalıklardan haberdar olun.

Lolsnake setleri, dönüştürücü bir deneyim. Dinleyicilerini masalsı bir yolculuğa çıkaran ünlü DJ, acid ses manzaraları arasında dolanıp tatlı bir trance düzenlemesi ve sert techno parçalarının derinliklerini öne çıkardığında birkaç dakika içinde kulübün kontrolünü ele alabiliyor. Berlin'de titizlikle geliştirdiği tarzıyla yetinmeyen DJ, sanatçı ve weeeirdos kurucusu, şimdi çalışmalarını dünya ile paylaşıyor.

California’nın Oakland bölgesinde 90'ların başında yaşamak, şimdi Berlin'de hayatına devam eden çok yönlü sanatçı için zor bir şeydi. O dönemi, “Sokaklarda çok fazla çete şiddeti ve uyuşturucu vardı. Çocukluğumun geçtiği evin pencereleri, bölgede neredeyse sürekli yaşanan silahlı saldırılar veya soygunlara karşı tahtalarla kapatılmıştı” diye hatırlıyor. “Çok fazla paramız yoktu, kardeşim ve benimle kimse ilgilenmediği zamanlarda babamın arabasında yatmak zorunda kaldık. Ailemizin Amerika'da hiç yakını yoktu.”

“Farklı” hissetmekle büyüyen Lolsnake, sıklıkla Irak’a uzanan kökenleri nedeniyle İslamofobi ve ölüm tehditleriyle karşı karşıya kaldı. Ailesinin ülkesini Amerika'nın 2003'te işgal etmesi, zorlu deneyimlerini daha da arttırdı: “Okuldaki danışmanlara gittiğimde, bana ölüm tehditleri savuran insanlarla beni yan yana oturturlardı. İslamofobiyi derinden yaşadım. İnsanlar bana Irak'a geri gitmem gerektiğini söylerlerdi ama ben California'da doğmuştum.”

Müzik tedavi ediciydi, korkunç günlük deneyimlerini unutmaya çalıştığı bir araç. Çoğunlukla evde kalması gerektiğinde, ebeveynlerinin müzik derslerine gitmesine izin vermesi ve klarnet öğrenmesi, Orta Doğu pop ve halk şarkıları kasetlerinin tekrar tekrar çalınması, sesle oynamaya olan ilgisini uyandırdı. Birçok arkadaşı gibi Lolsnake de en sevdiği şarkıları kasetlere kaydederdi, müziğe erişebildiği her yerde. “O dönemlerde yeni CD veya kaset alacak param yoktu, elimde olan ile yetinirdim” diye açıklıyor o dönem içinde bulunduğu durumu.

Elektronik müziğe olan sevgisini keşfetmek “doğal bir süreçti” ve Lolsnake, kulüp seslerine olan kabarmış tutkusunun bir parçası olan internetten büyük ölçüde yararlandı: “O dönemlerde pop müziğe pek bağlı hissetmiyordum, sosyal medya aracılığıyla bazı niş çalışmaları keşfettim. Sanırım böyle başladı her şey.”

Müzik üzerinde bir kariyer inşa etmek hayal edilemez bir şey gibiydi onun için. Gerçekten keyif aldığınız şeyleri keşfetme potansiyelinin az olduğu koşullarda büyümekten, aile beklentilerini karşılamak ihtiyacını hissetmeye kadar, herhangi bir sanatsal uğraş içinde olmak ulaşılmaz bir noktadaydı Lolsnake için: “Ben bir sanatçıyım ve aile evimden ayrılmak için ailemin onayını alabilmek adına bilim alanına yönelmek zorunda kaldım”. 2010 yılında sinirbilim eğitimi için Manchester'a taşınması, sanatçı için bu sınırlamaları kırdı ve hobi olarak ilgilendiği müzik, kısa sürede tomurcuklanan bir kariyere dönüştü.

Artık Berlin'de yaşayan ve birkaç yıldır techno merkezini mesken edinen Lolsnake, hem müzikal hem de kişisel olarak gerçek benliğini tam anlamıyla ifade edebiliyor. Sanatçı, Timeline Festival pre-party kapsamında 7 Nisan Cuma Ankara Kite'ta, sonraki gün 8 Nisan Cumartesi ise İzmir Kalt'ta sahne alacak. Kendisiyle gerçekleştirdiğimiz sohbete ve Mixmag için kaydettiği Impact miksine göz atın.

İngiltere'de dört yıl eğitim aldıktan sonra Berlin'e taşındınız. Farklı noktalarda deneyimlediğiniz kulüp kültürlerindeki değişimi nasıl buldunuz?

Eğitim aldığım süre boyunca birçok konser, parti ve gösteriye katıldım. Liverpool ve daha yeraltı mekanların bulunduğu yerlerdeki etkinliklerine giderdik, ama açıkçası yeraltı etkinlikleri o kadar sık değildi. Ticari yönü baskın partilere gitmek istemiyordum çünkü bu etkinliklerde kendimi güvende hissetmiyordum, zaten erken bitiyorlardı. Çok gençtim ve bahsettiğim ticari mekanlarda rahat hissetmiyordum. Sevimli yeraltı partileri ve sanatsal faaliyetlerin icra edildiği mekanları da vardı. 'Dışarı çıkma' deneyimi, bilet alacağınız ve önceden plan yapacağınız ve her iki, üç haftada bir ilgimi çeken tek şeydi. Daha az sıklıkla gerçekleşiyordu ama hep bir şeyler yapacak aktiviteler buluyorduk.

Berlin'de ise gece hayatını gerçek anlamda yaşadığımı hissettim. Büyüklü küçüklü yüzlerce kulübe sahip olmanın lüksüne sahibiz. Burada belirli bir kitlesi var, katılımcılar daha olgun, kulüplerde eğlenme yirmili yaşlarının başlarında yapılan bir şey değil. İnsanlar müziğe gerçekten tutkulu ve diğer yandan, Berlin kulüp sahnesinin 'güvenli alanları' var. Mükemmel 'güvenli alanlar' değiller – “kesinlikle kötü bir şey olamaz” diyeceğiniz bir park gezintisi türünden bir şey değil ama fotoğraf çekimi yasağı olan bir gizlilik var mesela. Kimse dışarı çıktığınızı bilmek zorunda değil, meslektaşlarınızla ya da arkadaşlarınızla tanışırken ön yargı yok. Herkes en azından büyük ölçüde müziksever olarak aynı amaç için orada.

Berlin’de bu bağları beslemeyi ve topluluklar oluşturmayı kolaylaştıran şey nedir sizce?

Bazen yoğun bir hayatınız olduğunda, özellikle belirli arkadaşlarla buluşmayı istediğinizde ancak yeterli zamanı ayıramadığınız durumlarda, her zaman o kulüpte öğleden sonra bir noktada onları görürsünüz. Yıllar içinde bağlar kurarak yakınlaşırsınız.

Başka hiçbir yerde -en azından benim deneyimimden- bulamayacağınız özgürlük duygusu var. Berlin'deki queer topluluğunun büyük bir bölümünde (ve sadece queer topluluklar değil, aynı zamanda partiye giden topluluklar) bu 'öteki' havası hissediliyor. Yani hepimiz kendimizi küçük bir kulüp kültürü potasında buluyoruz. Bu konuda birbirimizi anlamak ve yargılamamak başlıca önceliklerden, burada kibir ve gösterişe çok az yer var. Eğer dans pistinde çılgınca dans etmek istersen, kimse “Aman Tanrım, ne yapıyorlar” demez. Sürekli o deneyime geri dönmek istemenizi sağlar ve oldukça sosyal bir alan oluşturur. Kişisel olarak her şeyi akışına bırakabilirim, öyle ki açılış saatleri nedeniyle parti bitmiyor bile. Gerçekten müziği dinlemek için bir anınız olabilir, ancak daha önce pek tanımadığınız bir tanıdıkla kulüpte oturup zaman kısıtınız yokmuş gibi iki saat boyunca derin bir sohbete de dalabilirsiniz. Gerçekten yıllar içinde bu şekilde bağlar kurarsınız ve bu çok özeldir.

Topluluklar önemlidir. İnsanlara açık fikirli olmaları ve fırsatlar sundukları, kapıları kapatmadıkları için minnettarım. Benimle çalışan insanlar bana fırsat verip desteklerini esirgemediler ve bunu gerçekten takdir ediyorum. İyi insanlar var cidden!

İlk DJ'lik deneyimlerinizin, weeeirdos adlı etkinliğinizin başlangıcıyla eş zamanlı olarak yaşanmasını ilginç buluyorum. Bu parti konsepti nasıl ortaya çıktı?

O dönem partilere kısa bir süre ara vermiştim. Çok sayıda etkinliğe katılıyorum: DIY etkinlikler, büyük partiler… Müziğe geniş bir ilgi alanım var. Parti yapmadığım kısa bir dönem vardı ve şehirde daha çok konser düzenleyen küçük bir organizatör olan arkadaşım beni aradı. Onun etkinliklerine sıkça katılırdım. Beni arayıp “Danielle, şehir dışındayım, bir etkinlik düzenlemeye ne dersin?” dedi. Heyecan verici bir teklifti benim için. O zamanlar daha gençtim ve kendime güvenim yoktu, böyle bir şey yapabileceğimi hiç düşünmemiştim. Kabul ettim ve neden olmasın dedim. Sonra bu etkinlikte çalmaları için üç arkadaşımı daha davet ettim. Sadece bir etkinlikti, belki ardından bir DJ… Ve o dönem ben çalmıyordum. Herkesi davet ettim ve çok sevimli bir ortam oluşmuştu, çünkü çok sayıda çizim, resim yapıyor ve partilerimin tüm afişlerini ve görsel grafiklerini kendim hazırlıyordum, bu yüzden bunu parti tanıtımıyla da birleştirmek güzeldi. Bunu Berlin'deki bir DIY mekanı olan Internet Explorer'da yaptım ve 100 Euro’yu riske atmak konusunda çok gergindim. Sanatçıdan kapı gelirlerinden pay almasını istedim ve her şey topluluk odaklıydı. Korkuyordum ama parti gerçekleşti, kulüp kültürüyle iç içe olup çok sayıda güzel bağlantı kurduğum için etrafımda beni destekleyen bir topluluk vardı.

O kadar büyük bir başarıydı ki gerçekten büyük heyecan duyarak daha fazlasını istedim, bu yüzden parti bitiminden hemen sonra daha fazla kovalayıcı oldum. Birlikte çalışmak istediğim pek çok farklı mekana sayısız e-posta gönderdim ve işte o zaman bir rave mekanı buldum. Bu partilerde, daha çok FLINTA odaklı sahne listesi yapıyordum; FLINTA [kadın, lezbiyen, çift cinsiyetli, non-binary, trans ve agender/aseksüel olarak tanımlanan kişiler] tercihliydim ama sahnede ve yer altı sanatçılar arasında saygı duyduğum kişileri de dahil ediyordum. Birkaç yıl önce Cera Khin ve VTSS'i partilere dahil ettik, böyle insanları destekleyip öne çıkardık. Ayrıca DJ’liği ilk kez deneyimleyen birçok kişiyi de bu şekilde destekledik.

DJ'liğe başladığımda, partinin kapanış saatlerinde sadece birkaç arkadaşın kalarak müziğe eşlik etmeleri ve onlar için çalmak gerçekten özel ve ilham vericiydi. Çok çalışıyordum, daha fazlasını yapmak için sürekli istekliydim ve bu bana büyük bir zevk veriyordu. Aylık etkinlikler düzenliyor, yalnızca elektronik müzikle ilgilenmeyen rave buluşmaları ve partiler yapıyordum. Sonunda 2018'de kendimi OHM’da buldum. Oldukça göçebe bir hayatım vardı. Bir arkadaşımla birlikte başladığım sözlü şiir ve performans sanatı içeren "queeeirdos" adında bir etkinlik serisi düzenledim. Bu çok hoşuma gitti çünkü etkinlik formatını yeniden hayal eden mekanlar yaratmak istiyordum. İngiltere'de haftada en az üç şova gidiyordum, Berlin'de de aynı şekilde sürekli dışarıdaydım. Bu yöndeki etkinliklere yeni bir bakış açısı getirmek ve kendime ve etrafımdaki topluluğa zaman ayırmak istiyordum. Barlarda DJ'lik yaparken, burada küçük bir mekan için rezervasyonlar yapan yarı zamanlı bir işim vardı ve liste devam ediyor. Tüm bu şeyler pek de iyi kazanç sağlamıyordu, bu yüzden daha fazla mücadele etmek zorundaydım. Yaptığım şeyi seviyordum ve tam olarak istediğim yerde, gece hayatının tam ortasında bulunuyordum.

DJ olarak kendi özgün tarzınızı nasıl oluşturmaya başladınız?

Sürekli yeni müzikleri araştırarak! Bandcamp, Discogs, YouTube, SoundCloud ve her yerde aktif tarama yapıyorum. Dışarı çıkıp müzik dinlemek, arkadaşlarla ve diğer müzikseverlerle müzik arşivlerimizi birbirimizle paylaşmak da bunun parçası. Arkadaşlarıma saatlerce müzik çalmak, sevdiğimiz şarkıları paylaşmak… Benim için, ruh hali ve referanslara göre müzik arşivlemeyi öğrenmek gerçekten önemliydi. Referanslar yıla, türe veya benim için önemli olan herhangi başka bir şeye dayalı olabiliyor. Tarzımla ilgili olarak, sanırım yıllar içinde her şeyin sıkı ve bir arada olmasını sağlayan şey zaman oldu. Müziği tam olarak hissettiğim gibi çalarım ve sizi o şekilde etkileyen müziği bulmak zor; gerçekten sadece zaman gerekiyor. İşim için bunu yapabiliyor olmam harika.

DJ'liğe başladığımda daha niş parçalar çalıyordum, trance veya techno'nun gerçekten derin kesitlerine takıntılı olduğum zamanlar… Setlerim sırasında ve aynı zamanda bir parti katılımcısı olarak, set içinde dinleyiciyle bağlantı kurabileceğim bilinen bir parça olması gerekliliğinin de farkındaydım. Şöyle düşünürüm genelde: “Şu kişi Berghain'da ‘The Bells’i çaldı ve bu önemli bir andı!”. Parti katılımcısı olarak, hepimizin sevdiği bu bilinen parçaları yaşamak, yaşanan anları unutulmaz kılıyor. Başlangıçta bu tür şeyleri her seferinde çalmıyordum ama zamanla dinleyicilerinizle bağlantı kurmanız gerektiğini anladım. Niş parçaları niş kafalara çalın, ama aynı zamanda derinlemesine inmeyen herkesin bildiği daha popüler parçaları da çalın. Bu şekilde kendilerine hitap edildiğini hissettikleri anları takdir ederler. Bir DJ olarak, hem dinleyiciyi hem de kendi sanatsal çıkarlarınızı göz önünde bulundurmalısınız. İnsanları tarzımla bir yolculuğa çıkarmayı seviyorum ve bu mutlaka sadece müzik türleri aracılığıyla olacak diye bir kural yok.

Parti katılımcısı olarak nasılsınız? Bu sizi herhangi bir şekilde değiştirdi mi?

Partilere gitmeyi hala sevdiğim için öyle demem. Ama artık çok daha derinden dinliyorum. Daha kısa sürelerle gidiyorum, artık parti bitene kadar kalmıyorum ama hala müziğin diğer yönleriyle bağ kurmaktan büyük keyif alıyorum. Şirin bir house setini dinlemeyi, diğer DJ'lerin nasıl bir atmosfer ve alan yarattığını görmeyi seviyorum. Özellikle başka bir şehirde çalıyorsam, setlerimden önce otel odasında kalmam, kendimi iyi bir ruh hali ve enerjide tutmam gerekiyor. Müziği derinden dinleyebileceğiniz bu uzun soluklu “dışarı çıkma” hissi olmuyor artık. Pazar günlerimi Berghain’a veya o saatte uygun olan başka bir yere gitmeye ve dans pistinde bağlantı kurarak iyi bir dans deneyimi yaşamaya ayırıyorum.

Berghain'dan söz ettiniz; şimdiye kadar birkaç kez orada çalmıştınız. Sizi evinizde hissettiren yere geri dönmek, bir tür öze dönüş diyebilir miyiz?

Evet! Kesinlikle.

Geçenlerde oradaki setlerinizden biri sırasında yangın alarmının çaldığını hatırlıyorum.

Evet, CTM Festival sırasında oldu. O sırada epeyce endişelendim. Neyse ki kimse zarar görmedi, yangın meydana gelmemişti ama binayı ne olursa olsun hızla tahliye ettiler. Talihsiz bir durumdu, daha önce böyle bir şey yaşanmamıştı, korkmuştum diyebilirim. Gerçeküstü bir şeydi!

Yaratıcı anlamda sırada sizin için neler var?

İyi bir soru! Kısa vadede, şu anda Berghain'daki bir sonraki Klubnacht'a odaklanıyorum. Gerçekten bir ton belirlemek ve insanları güzel dört saatlik bir dinleme deneyiminin bir parçası haline getirmek istiyorum. Bu kadar uzun süre devam eden bir seti, çok iyi bildiğim bir mekanda hazırlayabilmek benim için büyük bir zevk ve oldukça yaratıcı. Diğer projeleri de yakında duyuruyor olacağım, takipte kalın!

༺༻

Lolsnake, Timeline Festival pre-party kapsamında 7 Nisan Cuma Ankara Kite'ta, sonraki gün 8 Nisan Cumartesi ise İzmir Kalt'ta sahne alacak. Etkinlik biletlerine aşağıdaki linklerden ulaşabilir, sanatçının Mixmag için kaydettiği Impact miksini aşağıda dinleyebilirsiniz.

Lolsnake | 07.04.2023 | Ankara Kite
Lolsnake | 08.04.2023 | İzmir Kalt

Parça listesi:
O Superman - Laurie Anderson
Phantom Studies - Dettman & Klock
Outside the lines - Christopher Joseph
On and On - Mellow Trax
Cerritulus (Elad Magdasi) - Joel Mull
Stardust - Tadeo
Green Militia - Möd3rn
Lights Out - Viers
Dimmer - Audio Injection
Septh 5 Arp Dub - Kill Ref
Vermillion 03 - Ignez & Rødhad
Stuck in a Machine (Maxx Rossi Remix) - Makornik
Instacord - Skream
Section 2 (Alan Fitzpatrick Edit - Mark Broom Feat Trax
Cheap Thrills - Adam Jay
A Messias Is Born (third wife remix) - Hussar
Gratitude Practice - DJ Gigola
Night Journeys (DJ IBON Remix) - Courtesy
Tenshun - Dax J
In from the Night (Adam Beyer Remix) - Planetary Assault Systems
Joshua and Goliath (Techno version) - Paula Temple
Silent Shout - The Knife
Velvet - I Hate Models

Sonraki Sayfa
Yükleniyor...
Yükleniyor...