Menü
Ana Sayfa En Son Haberler Menü
Yorumlar

Weatherall’un ardından…

Elektronik müziğin kültleşmiş ismi 17 Şubat'ta vefat etmişti. Onun ardından yazılabilecek satırları ancak toparlayabildik...

  • MUSTAFA TOKGÖZ
  • 3 Mart 2020

Hiçbir zaman yaşlanıyorum anksiyetesine girmedim, giremedim. Bazen hala büyüyemediğimi fark ettim, bazen de yaşlılık klişelerine girenlerle dalga geçtim. Amma ve lakin geçen yıl Keith Flint’in ani ölümü bende çok derin izler bırakmıştı. Uzun zaman sonra evet yaşlanıyoruz galiba demeye başladığımı fark ettim. Hayat ve gündem kaosunda zamanın geçtiğini anlayamıyordum, garip ama gerçek. Sevdiğim ve hayatımda önemli yer etmiş insanlar bir bir bu dünyayı terk ettikçe daha da yüzüme vurmaya başlamıştı bu gerçek. Daha henüz ocak ayında Kobe Bryant’ın ölümünü atlatamamışken 17 Şubat günü Pazartesi günü Andrew Weatherall’un vefat haberi geldi.

Aslında bu satırları yazarken size Weatherall’un kariyerinin kronolojisini anlatacak değildim. Ancak bu müzikal devrim yapan deha müzisyenin kilometre taşlarından da bahsetmeden olmazdı. Ne olursa olsun onunla yüz yüze tanışmasam bile yaptığı her iş ile bende ayrı bir yer edinen ve beni derinden etkileyen muhteşem dehayı anarken subjektif yorumlarımı kullanmaktan çekinmeyeceğim.

Okuldan ayrılıp hayatını kendi başına idame ettirmeye çalışan Windsorlu genç Weatherall’un kariyerindeki en önemli dönüm noktası, Britanya’nın en eski ve veteran DJ’lerinden Danny Rampling ile tanışması ve onun sayesinde Shoom adlı ünlü İngiliz kulübünde çalmaya başlamasıyla şekilleniyor. O zamana kadar freelance olarak müzik yazıları yazan ve arkadaşı Terry Farley ile müzik yapmaya çalışan genç Weatherall Shoom gece kulübünde rave, acid house ve balearic türleriyle iç içe geçen zamanlarla beraber kulübünde regular DJ’lerinden oluyor. Bu noktadan itibaren dönemin madchester, saykodelik ve synthpop müziklerine remiks yapmaya başlaması bugün Weatherall prodüksiyonu dediğimiz kavramın temelini oluşturmaya başlıyor. O dönem Happy Mondays, Primal Scream, New Order, Saint Etienne ve My Bloody Valentine gibi gruplara yaptığı remiksler epey gürültü koparıyor. Sonrasında Primal Scream’in efsanevi albümü ‘Screamadelica’nın prodüktörleri arasında yer alıyor.

Dönemdaşlarının aksine popüler ve göz önünde olmaktan kaçıp kendi istediği müziği üretebileceği projelere yönelen Weatherall, öncesinde The Sabres of Paradise ardından Two Lone Swordsmen projeleriyle elektronik müziğe sofistike ve yenilikçi bir bakış açısıyla katkıda bulunmaya devam etmiştir. Düşünün o kadar üretken çalışan çabalayan bu deha müzisyen ilk solo albümünü 2009 yılında ‘A Pox on the Pioneers’ adıyla yayımlayan mükemmeliyetçi birinden bahsediyoruz.

Kolay yoldan çok daha büyük şana şöhrete ilerleyebilecekken bu yolu seçmeden kendi inandığı doğruları okumaya devam etmesi beni çokça etkilemişti. Kalitesinden hiçbir şekilde taviz vermeden ilerlerken farklı türleri bir araya getirip sentezleme konusunda öncül olmuştur. Bugün dans ve rock türleri bir aradaysa onun katkısı çok büyüktür. Bugün remiks kavramının boyut değiştirmesinde ilk onun parmağı vardı. Hayatı boyunca sürekli üreten, geliştiren, çalan, remiksleyen ve birçok gence müzikal anlamda ön ayak olan Weatherall’u hayata veda etmeden izleyebilme şansına eriştiğim için gözüm arkada kalmayacak. Ancak müzik dünyası ve elektronik müzik alemi yeri dolmayacak çok büyük bir ustayı kaybetti.

#Arşiv çalma listemizi Spotify'da takip edin.

Mustafa Tokgöz'ü takip edin.

Sonraki yazýyý yükle
Yükleniyor...
Yükleniyor...